Rich Roll, 40'lı yaşlarına kadar hayatının gerçek amacını keşfedemediğini düşünüyordu. Tam 40. yaş gününün arifesinde, üniversitede yüzücülük yaptığı yıllardan başarılı bir şirket avukatına dönüştüğü hayat yolculuğunda, kalbine o keskin ağrı girdiğinde merdivenleri çıkıyordu. Ailesinde kalp hastalığı öyküsü olduğundan, yaşam tarzında en kısa sürede bazı büyük değişiklikler yapması gerektiğini biliyordu. Sadece sağlığını daha iyiye götüecek değil, tüm hayatının gidişatını değiştirecek değişiklikler.
O olay itibariyle, Roll beslenme düzeninde radikal bir değişikliğe gitti ve katı bir vegan oldu. Onu takip eden haftalar içinde koşuyor, bisiklet sürüyor ve yüzüyordu. Her şey iki yıl içinde olmuştu? Roll, Hawaii'de 3 gün süren 320 millik bir double-Ironman mesafe triatlonu olan ilk Ultraman'ini tamamladı.
Bugün dört çocuk babası Roll, çok satan kitapları ve aynı zamanda kendi adını da taşıyan programı The Rich Roll Podcast ile milyonlara ilham veriyor. 55 yaşındaki Roll’ü Ten Thousand ile yeni koleksiyonunun lansmanının arifesinde günlük yeme düzenini, daha sağlıklı alışkanlıkları hayat rutinlerine eklemek isteyen herkes için verebileceği tavsiteleri ve biraz da şaşırtıcı burrito sevdasını dinlemek için yakaladık.
Daha önce podcast kanalında aralıklı oruç hakkında konuştuğunu duydum. Bu düzenli olarak yaptığın bir şey mi?
Açıkçası her günüm birbirine benzemiyor. Günümün gidişatı, o gün ne kadar çalıştığıma ya da programıma bağlı. Aralıklı oruç yaptığım günler diğer sıradan günlerdeki beslenme rutinimden biraz daha farklı. Aralıklı oruç günü, ki haftada en az birkaç kez yaparım, sabahları bir fincan kahve içiyorum, su içmeyi asla ihmal etmiyorum ve antrenman yapmaya gidiyorum. Ben kesinlikle sabah insanıyım. Sabah erkenden kalkmalıyım, işlerimi halletmeliyim. Yoksa gün içine yapmam gereken her şeyi sıkıştırmak zorlayıcı olabiliyor.
Sabahları nasıl bir antreman yapıyorsun?
Genelde birkaç saat yüzüyorum, koşuyorum ya da bisiklete biniyorum. Günün ilk kısmını sadece kendime ayırmaya çalışıyorum. Buna antreman yapmak, günlük veya yazı yazmak da dahil. Bu sebeple hiçbir toplantımı saat 12'den önceye planlamamaya çalışıyorum. Toplantı yok, telefon görüşmesi yok, podcast yok…
Peki aralıklı oruç yaptığın günlerde ne zaman yemek yemeye başlıyorsun?
Bazen akşam yemeğine kadar hiçbir şey yemiyorum, sadece su içiyorum. Tabii senin bilmek istediğin şeyin bu olmadığını düşünüyorum. Yemek yeme rutinimi merak ediyorsun… Hadi bunun hakkında konuşalım!
Benim işimi çok kolaylaştırıyorsun! Hadi kahvaltıyla başlayalım…
Her zaman bir fincan kahve içerim. Genelde, hiçbir şey yemeden önce antreman yapıyorum. Eğer ağır bir antrenman yapıyorsam yanıma yeşil bir smoothie alıyorum. Bu smoothie’ye genelde ıspanak, lahana veya her ikisinden de koyuyorum ve yeşil yapraklı diğer sebzeleri ekliyorum. Çilek, böğürtlen, yaban mersini, ahududu, kenevir tohumu, chia tohumu, su, hindistancevizi suyu, biraz pancar ve pancar yeşillikleri karışımı da her zaman iyi bir seçenek. İdeal olan bu ama tabii ki o anda buzdolabımda hepsi bulunmuyor olabilir. Dört çocuğunuz olduğunda buzdolabınızda ne var ne yok takip etmek biraz zorlaşabiliyor. Genelde bu smoothie beni antremana gidene kadar idare ediyor. Eğer çok acıkmışsam biraz yulaf ezmesi, granola ya da badem ezmesi sürdüğüm glutensiz tostumu yerim.
Antremanın bitince neler yiyorsun?
Genelde o smoothie'nin geri kalanını içiyorum ama içine bir kaşık bitki bazlı protein tozu ekliyorum. Bu beni genellikle öğle yemeğine kadar idare ediyor. Öğlenleri büyük bir salata yiyorum. Gün içinde enerjimi yüksek tutabilmek için ağır şeyler yememeye çalışıyorum. Bol sebzeli ve hafif soslu tipik salataları düşünebilirsin….
Abur cubur yiyor musun?
Bazen badem, Barukas’ın fıstıklarından, meyve ya da kuruyemiş yiyorum. Öğleden sonra hafif acıktıysam suyuma biraz Athletic Greens (bitki bazlı supplement-takviye) ekliyorum.
Akşam yemeği?
Akşam yemeğinde kontrolden tamamen çıkıyorum ve bir sürü yemek yiyorum! Akşamları çok iştahlı oluyorum. Tabii ki havalı restoranlara gitmeyi, yeni lezzetler denemeyi seviyorum. Ancak günlük olarak pirinç ve fasulye gibi daha temel besinler tüketiyorum. Örneğin bir akşam menümde pirinç, siyah fasulye, guacamole, biraz acı sos ve üstüne yeşillik olabilir. Haftada üç veya dört kez bunun bir varyasyonunu yiyorum veya vegan bir burrito tercih ediyorum. Ki burritoda da zeten yukarıda saydığım her şey bir pakette olmuş oluyor gibi düşünebiliriz.
Çok fazla seyahat ediyorsun, vegan olmak seni yollarda zorlamıyor mu?
Seyahat ederken her zaman Chipotle yeme seçeneğim olduğunu aklımda tutuyorum. Neredeyse 15 yıldır yüzde yüz veganım. Çok şanslıyım ki karım harika bir aşçı. Bu yüzden genellikle o ne yaparsa onu yiyorum –tabii ki hayvansal gıdalar olmadan. Ben mutfakta tam olarak maestro sayılmam çünkü hem zamanım yok, hem çok fazla işim var hem de çocuklara bakmamız gerekiyor.
Sadece vegan beslenmenin yaşam tarzında bir farklılık yarattığını hissediyor musun?
Tamamen farklı. Otuzlu yaşlarım boyunca, büyük hukuk şirketlerinde çalışarak yorucu saatler geçiriyordum. On yıl boyunca vücuduma hiç iyi bakmadım, spor yapmadım… ilk kez 31 yaşında ayık oldum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, ayıklığımın ilk on yılını bu bağımlılık yapan enerjinin çoğunu kendimi yemeye vererek ve bu konuda da korkunç tercihler yaparak geçirdiğimi fark ediyorum. Ben gerçekten bir abur cubur bağımlısıydım ve sık sık araba kullanırken McDonald's, Çin yemeği – daha bir sürü sayabilirim- yemek yiyordum. 40 yaşına girmeden hemen önce, yaklaşık 22 kilo fazlam vardı, aşırı uyuşuktum ve yorucu bir günün ardından merdiven bile zorlaştıran büyük bir sağlık sorunu korkum vardı. Bu yüzden, kendim için en sağlıklı olacak beslenme düzenini bulmam gerekiyordu.
Tabii ki hiçbir şey bir gecede olmuyor ama sonunda tamamen bitkisel bir beslenme düzenine doğru kendi yolumu buldum. Enerji seviyemi tahmin edemeyeceğim biçimde yükseltiyor. Başlangıçta, bunu çok fazla akıl hocası ya da çevremdekilerin katkısı olmadan tek başıma yapıyordum, kendi sorunumu kendim çözmeye uğraşıyordum.
Yoğun olarak fitness yapmaya da bu dönemde mi başladınız?
Evet. İlk başta sadece yürüyüşe çıkmak, yüzmek veya arkadaşlarımla bisiklete binmekten ibaretti. Hızlı bir şekilde kilo verdim ve kısa bir zamanda gerçekten güzel gelişme gösterdim. Bu benim kendimi daha da zorlamak istememe sebep oldu. Çünkü Stanford'da okuyorken yüzücü olmama rağmen, fazla alkol tüketimi bu alanda geliştirebileceğim kariyerimi mahvetti. Bir sporcu olarak gerçek potansiyelime ulaşamadığımı düşünmeye başladım. Hayatımın bu yeni evresi içimdeki bu tutkuyu yeniden alevlendiriyordu. Sonunda beni ultra dayanıklılık dünyasına çeken şey de bu oldu.
Tamamen bitkisel beslenmenin en iyi yanı nedir?
Kendimi çok daha iyi hissetmemin yanı sıra, bitkisel beslenmek antremanlar sırasında vücudumun hızlı bir şekilde iyileşmesine yardımcı oluyor. Sadece bitkisel beslenmek size iyi bir sporcu yapmaya yetmez. Ancak bitkisel gıdalar daha fazla anti-inflamatuar (ödemi azaltan maddeler) ve daha yüksek antioksidanlar içeriyor. Bu besinler bu sebeple vücudunuzun antrenmanlar arasında hızla kendini onarmasını sağlıyor. Unutmayın ki spor yaparken değil, iki antreman arasındaki zaman dilimlerinde kazanç elde edersiniz. Yani o araklıklarda vücudunuzun daha hızlı güçlenmesine izin verirseniz, daha fazla antrenman yapabilirsiniz. Ayrıca, hasta olma oranınız düşer, bu da antreman sürenizden kaybetmemenize olanak sağlar. Bunu uzun bir zamana yaydığınızda kazancınızın da büyük olduğunu göreceksiniz.
Bu beslenme düzenini, yaşam tarzını ve Ultraman gibi yarışlarda yarışmamı; koltuktan kalkma cesareti gösterek kısa sürede tüm fazla kilolarımdan kurtulmama ve bu yolculuğa çıkmama adıyorum.
Zamana yayıldığında küçük değişiklikler gibi görünüyor ama vücudunuzu keşfetmek gerçekten büyük bir fark yarattı, öyle değil mi?
O ve istikrar. Bir gecede elde edilen başarıları ve büyük değişiklikler yaratan zafer anlarını duyuyoruz. Ama gerçekte benim için - ve şimdiye kadar tanıştığım veya podcast'ime konuk olan her insan için – bu sonuç kendimizi bu sürece adamamızla mümkün oldu. Her gün küçük küçük değişimler olur. Zaman içinde büyük değişiklikler ise bu küçük adımların istikrarlı olmasına bağlıdır.
Onlarca yıl önce olmasa da yıllar önce hareket etmeye başladım. Şimdi çeşitli alanlarda başarılı olarak algılanan biri olabilirim ama bunun için gerçekten emek verdim. Yani sıkışmış hisseden veya X, Y veya Z'yi yapamayacakmış gibi hisseden kişiler için çözüm aslında başlangıç adımını atabilmekten geçiyor. İyi koşamıyor musun? Peki, ayakkabılarını giyebilir misin? Mesela ayakkabılarını bağlayabilir misin? Büyük hedefinizi parçalara bölün, adımları küçültün, yolculuğunuzu yapılabilir hale getirin.
İnsani bir içgüdü olarak ilk adımı atmadan önce bu yolun nasıl göründüğünü ve nasıl sonuçlanacağını bilmek istiyoruz. Ancak bu düşünce tarzı, bizim mevcut durumumuzda takılıp adım atmamıza engel oluyor. Bundan vazgeçmeli ve aradığınız cevapları bir gün bulacağınıza güvenmelisiniz. Ancak sadece deneyerek cevabı bulabilirsiniz. “Yapabilmek”, bu küçük adımlarla başlar. Bugün bir adım, yarın iki adıma dönüşür. Bugün yaptığınız şeye odaklandığınız ve bundan altı ay veya bir yıl sonra sizi götüreceğe yere teslim olduğunuz sürece, gerçekten arzuladığınız şeyi yapmak için zaten iyi bir noktaya gelmişsiniz demektir.
Fotoğraflar: IG:@richroll
GQ US