Amerika’nın protein takıntısının içinde giderek artan bir ilgi alanı daha var: kolajen. Bu protein türü, erkek cilt bakım ürünlerinin gözde bileşenlerinden biri; markalar kolajenin kırışıklıkları önleme gücünü öne çıkarıyor. Büyük ihtimalle onu toz formunda da görmüşsünüzdür—smoothie’lerinize veya kahvenize eklenmeye hazır şekilde.
ABD’de kolajen ürünlerinin satışı son beş yılda istikrarlı bir şekilde artış gösterdi ve bu yükselişin devam etmesi bekleniyor. Ancak bir kolajen takviyesine para harcamadan önce, bazı kayıtlı diyetisyenlerin bilmenizi istediği gerçekler var—bunların başında da böyle bir takviyeye gerçekten ihtiyaç duyup duymadığınız geliyor. İşte uzmanlar, bu popüler proteinle ilgili tüm sorularınızı yanıtlıyor: kolajenin faydaları nelerdir ve onu beslenmenize dahil etmenin en iyi yolu nedir?
Diyetisyen ve Binghamton Üniversitesi’nde doçent Dr. Lina Begdache, kolajenin bir tür yapısal protein olduğunu söylüyor. Yani hücrelere ve dokulara fiziksel destek ve yapı sağlıyor.
“Kolajen, vücuttaki toplam proteinin yaklaşık üçte birini oluşturur ve bağ dokusu, cilt ve kemik gibi yapılarda önemli bir bileşendir,” diyor North Carolina Greensboro Üniversitesi’nde beslenme profesörü olan Dr. Keith Erikson. Kolajeni binalarda kullanılan çelik donatı çubuklarına benzetiyor. “Kolajen, vücudun inşaat demiri gibidir,” diyor.
Vücutta bulunduğu yere göre 28 farklı kolajen türü vardır. Dr. Begdache, en yaygın kolajen türünün Tip 1 kolajen olduğunu ve bunun cilt, kemikler, tendonlar ve bağlarda bulunduğunu söylüyor.
Kolajenin faydaları oldukça fazladır. Genellikle cilt sağlığıyla—özellikle kırışıklıkların azalmasıyla—ilişkili olarak duyarsınız.
“Kolajen, cilde yapı kazandırır ve nem dengesine yardımcı olur,” diyor Dr. Begdache ve ekliyor: genellikle 60 yaş civarında kolajen kaybı başlar.
Kolajen kemiklerin de temel bileşenlerinden biri olduğu için, kemik gücünü destekler. Aynı zamanda eklem esnekliği ve hareket kabiliyeti üzerinde de etkisi vardır. Daha fazla insanın ileri yaşlarda kemik ve eklem sorunları yaşaması tesadüf değil; Dr. Begdache, bunun kısmen yaşla birlikte doğal olarak azalan kolajen miktarına bağlı olduğunu söylüyor.
Genel protein alımı (ve birçok diğer makro ve mikro besin öğesi) için günlük ne kadar alınması gerektiğine dair beslenme kılavuzları bulunurken, kolajen için böyle bir standart yok.
University of Texas at Austin’de profesör olan kayıtlı diyetisyen Drew Hayes, bunun nedenini şöyle açıklıyor: Bir kişi protein ihtiyacını karşıladığı sürece, zaten yeterli kolajen alıyor demektir.
Kolajen yalnızca et ve balıkta bulunur (uzmanlar kemik suyunu da iyi bir kolajen kaynağı olarak gösteriyor), ancak Hayes, bitki bazlı proteinlerde bulunan yapıtaşlarının da vücut tarafından kolajen üretmek için kullanılabileceğini belirtiyor. Dr. Erikson da benzer şekilde, bir kişi hangi kaynaktan olursa olsun kaliteli proteinler tüketiyorsa, vücudunun ihtiyaç duyduğu kolajeni zaten kendiliğinden üretebileceğini söylüyor.
Yeterli protein alımının yanı sıra, Hayes ve Dr. Erikson, C vitamininin de kolajen üretiminde önemli rol oynadığını ifade ediyor.
“C vitamini kolajen matrisinin bir parçasıdır ve eksikliği, vücudun kolajen üretmek için ihtiyaç duyduğu temel bileşenlerden birinin eksik olmasına yol açabilir,” diyor Hayes. Narenciye, domates ve dolmalık biber gibi birçok gıdanın iyi birer C vitamini kaynağı olduğunu ve ABD’deki insanların büyük çoğunluğunun bu vitamini yeterince aldığını da ekliyor.
Üç uzman da, eğer kişi protein ihtiyacını karşılıyorsa, kolajen takviyesi almasına gerek olmadığını özellikle vurguluyor.
Peki kırışıklıkları azaltma, eklem sağlığını iyileştirme gibi kolajenle ilgili tüm o iddialar ne olacak? Hayes, Dr. Erikson ve Dr. Begdache’nin bu konudaki görüşü net: Günlük protein alımınızı artırmak, bu etkilerin hepsini zaten sağlar; yeterince protein alıyorsanız kolajen takviyesi almanıza gerek yoktur.
“Kolajen takviyesinin çeşitli faydalarını gösterdiğini iddia eden çalışmalar var, ama bu çalışmalara gerçekten baktığınızda hepsi kusurlu,” diyor Dr. Erikson. “Ya bir takviye şirketi tarafından finanse edilmiş oluyorlar ya da iyi bir kontrol grubuna sahip değiller. Çoğunlukla kolajen çalışmalarında plasebo olarak hiçbir şey verilmez. Oysa plasebo başka bir protein olmalı.”
Sonuç? “Kolajen takviyesinin, kaliteli bir beslenmeden daha faydalı olduğunu gösteren hiçbir çalışma yok,” diyor Dr. Erikson.
Eğer hâlâ kolajen stoklamanız gerektiğine inanıyorsanız, uzmanların dikkat edilmesini önerdiği birkaç noktayı bilmeniz faydalı olur. Kolajen takviyesi veya cilt bakım ürünü satın alırken, muhtemelen üzerinde “marine” (deniz kaynaklı) ya da “bovine” (sığır kaynaklı) kolajen yazdığını göreceksiniz. Dr. Begdache, bunun kolajenin hangi kaynaktan elde edildiğini belirttiğini söylüyor.
“Marine kolajen balıktan elde edilir—özellikle balık derisi ve kemikleri iyi kaynaklardır—bovine kolajen ise ineklerden elde edilir,” diyor Dr. Begdache. Genel olarak, marine mi yoksa bovine kolajen mi olduğu konusunda çok fazla takılmamanızı öneriyor; ancak marine kolajenin daha fazla Tip 1 kolajen içerdiğini, bu türün moleküler olarak daha küçük olduğunu ve dolayısıyla emiliminin daha kolay olduğunu da ekliyor.
“Tip 1 kolajen, en çok ciltte bulunan kolajen türüdür, bu yüzden eğer kolajeni cilt sağlığı için alıyorsanız, marine (balık kaynaklı) olan biraz daha iyi bir seçenek olabilir,” diyor.
Takviyelerin FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından denetlenmediğini belirten Dr. Erikson ise toksisite riski olduğuna dikkat çekiyor.
“Özellikle hayvansal kaynaklı takviyelerde, örneğin kolajen takviyelerinde ağır metal riski vardır,” diyor. “İnek, yediği yiyecekler yoluyla topraktaki kurşun ya da başka metallere maruz kalmış olabilir ve balıklar da cıva içerebilir.”
Güvende olmak adına, içerik doğruluğu açısından üçüncü taraflarca test edilmiş ve kirletici madde içermediği onaylanmış ürünleri gösteren US Pharmacopeia (USP) mührüne sahip bir takviye tercih etmenizi öneriyor.
Kolajen vücutta gerçekten önemli bir rol oynar, ancak yeterli miktarda protein ve C vitamini aldığınız sürece ekstra bir takviye almanız gereken bir şey değildir. Kısacası bu, dahil olmanız gerekmeyen bir trend.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.