Tüm canlılarda proteinlerin tamamı amino asitlerden oluşur. Amino asitler proteinlerin yapıtaşı olduğu gibi muhtemelen canlılığın da kaynağıdır. Vücudumuza baktığımızda aminoasitler; DNA ve RNA sentezinde, hormonların sentezlenmesi ve salgılanmasında, metabolizmadaki tüm enzimlerin sentezinde, enerji üretiminde ince bağırsak ve bağışıklık hücrelerine enerji sağlamada, yağ hücrelerine protein, vitamin ve minerallerin taşınmasında önemli rol oynar. Her protein kaynağının birbirinden farklı aminoasitleri içeriyor olması nedeniyle doğru ve dengeli beslenme, ancak protein kaynaklarını çeşitlendirme ile olur. Tek tip beslenme modeli ya da tek protein kaynağını çok fazla tüketmek yeterli amino asit alınacağı anlamına gelmez. Bu nedenle hem hayvansal hem de bitkisel gıdaları mümkün olduğunca birlikte ve çeşitlendirerek tüketmek gerekmektedir. (Dengeli ve doğru beslenme ile ilgilenen okuyuculara Dr. Aydın Duygu’nun “Dr. Amino Asit” kitabını kaynak olarak kullanmalarını öneririm.)
Doğru ve dengeli beslenmenin aslında bizlere dikte edildiği gibi karmaşık olmadığını söylemek ve bu konuda Dr. Amino Asit kitabından küçük bir alıntı yapmak isterim:
“Türk mutfağında tamamlayıcı protein kaynaklarının doğru şekilde bir araya getirildiği yüzlerce yemek örneği mevcuttur. Sebze yemeklerine katılan pirinç, pilava katılan badem, fıstık veya sebzeler, tencere yemeklerine katılan bir parça et, kemik veya et suyu, buğdaylı, nohutlu, yoğurt çorbaları, sebze yemeklerinin üzerine dökülen sarmısaklı yoğurt…”