Bu yıl dünya için yirmi bir, benim içinse ikinci kez gerçekleşen Sziget Festivali’nde, ucu bucağı olmayan bir eğlence ve özgürlük hissiyle kutsandım. Yine tek bir aksaklık ya da tatsızlık çıkmamasına şaşırıp, geçen sene festival alanında 5 gün boyunca keşfedemediğim alanlara bu kez ulaşabilmenin mağrur sevincini tattım. Bazen bir çadırın dibinde Macar gençlerle ülkelerimiz arasındaki benzerlikleri konuştum, bazen bir grup İngiliz kızla bacaklarımıza şekiller çizip bara dans etmeye çıktım. Velhasıl ben Sziget’ten azami oranda verim aldım. Gelecek senelerde o verimi siz de bolca tadın diye, buyrun en meşakkatlisinden Sziget Festivali’ni Kullanma Kılavuzu.
Festivale Ulaşmak: Her sene Ağustos ayının ikinci haftasında, Budapeşte’de gerçekleşen Sziget Festivali’ne erken davranıp THY’den indirimli bilet alabilir ya da turunuzu ayarlama işini Sziget Türkiye ekibine bırakabilirsiniz. Şayet tüm programı kendiniz yapmaya gönüllüyseniz, ekonomik tarifeleriyle Macar Wizz Air’ın İstanbu l- Budapeşte uçuşlarına bakmanızda fayda var. Wizz Air’ın ters köşesi ise bavul için ektsra ücret alıyor olması. Yine de toplamda yarı yarıya bir fiyat yakalamak olası. Bir diğer seçenek ise Avrupa’nın İstanbul’dan daha çok uçuş alan bir şehrini geziye dahil edip, oradan Budapeşte’ye tren ile ulaşmak. En yakın adres Viyana, Budapeşte’ye 4 saat uzaklıkta. Tren bileti fiyatları ise ortalama 50 Euro.
Kalma Opsiyonları: Sziget Festival’i şehre araçla 15-20 dakika uzaklıkta, Tuna üzerinde bir adada gerçekleşiyor. Şehir merkezindeki herhangi bir otelden adaya taksi ile 3000-4000 HUF’a (20-30 TL) ulaşmak mümkün. “Ben festivalin her saatini dolu dolu yaşayacak kadar genç ve dinamiğim” diyorsanız, adadaki VIP kampını tercih edebilirsiniz. Öte yandan festivalin gerçekleştiği Obuda Adası’nda ve tüm Budapeşte’de, festival zamanı kiralık ev seçenekleri de gündeme geliyor. Grup halde geldiyseniz Airbnb.com’dan çok uygun fiyatlara ev kiralayabilir ve gerekirse eğlenceye evde devam edebilirsiniz. Konaklamanın en esaslı seçeneği ise, şehre biraz daha yakın olan Magrit Adası’ndaki termal havuzlu otellerden birine yerleşmek. Böylece çılgın geçen gecenin yorgunluğunu, otelinizdeki ücretsiz spa ve termal havuzda çıkartabilirsiniz. Bir de bisiklet edinirseniz, Magrit’ten festival adasına 10 dakika pedal basmanız işten bile değil.
Giyim Kuşam Raconu: Orta Avrupa Ağustos’u bizimkine pek benzemiyor. Gündüzleri 30’lu dereceleri bulan hava, akşam 12 dereceye kadar düşüp, içkiyle dansla ısınılamaz noktalara geliyor. Yahut ıstakoz gibi yandığınız güneşli bir günün ertesinde, sağanak yağmurlu fırtına kopabiliyor. İş bu sebepten bolca çamura, yoğun toza ve Tuna kıyısında mini Sziget Plajı’na hazırlıklı olmalısınız. Yağmurluk, terlik, mayo, kalın sweatshirt ve bir adet ayı/sincap/Roma’lı Lejyoner kostümü hep birlikte yanınızda bulunmalı. İşin aslı, gündüz sadece şortla dolaşıp, gece de üstüne ayıcık tulumu giymek, en doğru kıyafet tercihi gibi duruyor. Sziget festivali’nin genç kızları ise, açıkçası pek kıyafet tercih etmiyor.
Yedik içtik hoş geçtik: Alkollü içkiler dünyanın değişik festivallerinde hala ve şaşırtıcı bir biçimde bol, ucuz, çeşitli şekilde kullanılmaya devam ediyor. Velhasıl Sziget Festivali’ne giderken, memlekette alıştığımız “drink alma cinlikleri”ne başvurmanıza hiç gerek yok. Alanın her yerinde, kendi konsepti ve müziği olan barlar sabaha kadar hizmetinizde. Alkollü içki fiyatları ise 900- 2500 HUF (8-15 tl) arasında değişiyor. Kalabalık ekipler ise kovalarda bol pipetle servis edilen kokteylleri tercih ediyor ki, o naneler hep, su damlası gibi güzel macar kızlar tarafından eziliyor. Yiyecek konusu ise başlı başına bir eğlence; alanda dünya ve Macar mutfağından, genelde et ağırlıklı çok değişik yiyecekler bulmanız mümkün. Karınızı doyurmakla ilgili yegane sorununuz, şöyle oturacak adam gibi bir sandalye bulamamak olabilir. Onu da VIP girişi ayarlayarak, ya da “festival ortamındayız olur böyle” diyerek çözebilirsiniz. Özgülükler adaısında zor ulaşılan yegane şey sigara, onu da freeshoptan çözüp yanınızda getirebilirsiniz. Güvenil alana yalnızca iki dolu paket sigara sokmanıza izin veriyor.
Alan ve etkinlik takvimi çıkmazı: Sziget festival alanını baştan başa, hiç bir şeye takılmadan yürümek yaklaşık 50 dakika sürüyor. Tabi bu ütopik rakam çünkü alanda bir şeylere takılmamak olası değil. Ne tuvaletlerde, ne barlarda ve büfelerde kuyruk olmaması bile, kişinin sağa sola takılma eşiğini düşürmüyor. Her köşeden güzel bir insan, manzara ya da etkinlik çıkması mümkün. Kah deklanşöre basarak, kah bir an bile boşalmayan bundeejumpingleri izleyerek, ya da belki sırtında dev hoparlörüyle gezen fareli köyün kavalcısı ve onun peşine takılmış dans eden kalabalığa dahil olarak, zamanın hesabını tutmayı bırakıyorsunuz. “Aha şuradan güzel bi şarkı çalıyor” diyerek kendinizi asıl gitmeniz gereken sahneden epey uzakta, reggea ile dans ederken, ya da bir şamanı dinlerken bulmanız is,e zaten festival ruhunu yakaladığınızı gösteriyor.
Özetle 20’den fazla sahnenin, rocktan elektroniğe pek çok tarzda müziğin iç içe olduğu bir yerde, genelde kaybolmanız ve istediğiniz konserlere yetişememeniz olası. Canınızı sıkmayın. Sziget’te ne kadar geç kalırsanız kalın, sevdiğiniz grubu en önden izleyebilme lüksünüz var. Önlere doğru akarken biraz atik ve kibar davransanız yeter.
Öte yandan her grubun, headliner olsa bile sahnede 50 dakika kaldığını ve bis yapmadığını da akılda tutmakta fayda var. Hülasa alanda kaybolmaları en aza indirmek ve konserlerden maksimum verim almak için, festivale gitmeden 1-2 hafta önce alanın haritasının çıktısını alıp göz önünde bulundurun, sık sık bakın. yazarınızın bu yolla kalabalık ekiplere yön gösteren adeta bir yön bulma ataşesi olarak hizmet verdiğini bilin. Ve son olarak, festival alanına gündüzden giderek Party Arena, A38 gibi temel bir iki sahnenin yerini iyice belleyin.
Sosyallik İmkanları: Sziget Festivali’ne yılda ortalama 400 bin kişi katılıyor ve bu katılımcılar içinde tipini beğenmeyecekleriniz 10 bin kişiyi geçmez. (yazar bu cümlesinde Avrupa’nın dört bir yanından çağıl çağıl akan bir güzellik ve gençlikten bahsetmektedir.) Çoğunluğunu Hollandalı, İngiliz, Rus, Alman ve bir kısım Macar gençlerinin oluşturduğu bu kalabalık, özellikle gece belli saatten sonra iyice güleryüzlü ve cana yakın hale geliyor. Chuck Norris barda tezgaha sütyen ile dizilip danslar eden genç kızlar peydah oluyor. En kalabalık ekip olan Dutch’lar zaten ortalama aylık geliri 400 Euro olan Budapeşte’yi, Amerika’nın Meksika’yı bellediği gibi, dev bir eğlence tesisi olarak bellemiş. Budapeşte’li çocukların çoğu ise, kendi adalarında gerçekleşen festivale çalışmak vasıtasıyla katılabiliyorlar.
Festivalde sosyalleşmek gerçekten çok kolay. Millet veya cins ayırdetmeksizin festivaldeki herhangi bir insanla içecek ikram ederek, dans ederek, yol ya da saat sorarak, havalı tüfekten su sıkarak ya da sadece “Hi!” diyerek sosyalleşmeye başlayabilirsiniz. Ben kendi hesabıma bir kez, piknik masası üzerinde dururken, iki delikanlı tarafından havada taşınarak kaçırılmak suretiyle sosyalleştim. Tabi işlerin bu noktaya gelmesi için gece yarısını bir iki saat geçirmeyi göze almanız gerekiyor. Gündüz arkadaşlıkları içinse A38 isimli parti çadırının karşısındaki hobi alanından ya da girişin sağındaki chillout mekanlarından, olmadı opera veya modern dans şovlarının sergilendiği gay sahnesi Mirror’dan ve önündeki insan tepinme gücüyle çalışan tahta lunparktan medet umabilirsiniz.
Özetle Sziget Festivali’nde ne yöne adım atarsanız atın, umduğunuzdan çok daha fazlasıyla karşılaşacağınızdan, hiç şüpheniz olmasın.