Çocukluğu TRT radyosundaki fasılları dinleyip sonundaki enstrümantal bölümleri boş kasetlere kaydetmekle geçmiş. O kayıtları defalarca dinleyip ezberler, gözlerini kapatıp baba yadigarı klarnetini üflermiş. 10 yaşındayken, ülkenin ilk klarnet festivalindeki yarışmaya davet etmişler. Kimsenin cesaret edemediği, birbirinden zor iki eserle enstrümanını öyle bir konuşturmuş ki, kendisinden yaşça büyük ustalara ayıp olmasın diye ona özel ödül vermek zorunda kalmışlar.
Besteleri ve müzisyen kimliğiyle Zeki Müren’i Sanat Güneşi yapan Şükrü Tunar’ın klarnetini miras bıraktığı, dünyaca ünlü virtüöz Giora Feidman’ın ‘Ben 75 yaşındayım, bu çocuk benim şu an olduğum seviyeden başlamış” dediği bir isim karşımda. Dünyada adına enstrüman üretilen ilk Türk o. Sessiz sedasız zirveye yükselmiş ama ayaklarını yere basmaktan hiç vazgeçmemiş. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin “Serkan Çağrı modeli” dediğinizde aynı klarneti veriyorlar. Bir müzisyenin sevdalısı olduğu enstrüman için adına yapılmış bir model olması, kariyerinde ulaşabileceği en üst nokta değil midir? Değilmiş. “İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır” diye başlıyor söze...
Anne karnında duyduğum bir tınının peşine düştüm
Babam klarnet virtüözü, yani anne karnında tanıştım ben bu tınıyla. Bebekliğimde klarnet sesiyle uyuturlarmış, ilk adımlarımı babamın klarnet çantasını sakladığı yeri bulma hevesiyle atmışım. Her türlü enstrümanın olduğu, müzik atölyesi gibi bir evimiz vardı, yine de benim ilgimi sadece o klarnet çekermiş. 6-7 yaşında ilk melodilerimi çalmaya başlamıştım. Oğlum da o yaşlarda. O da aynı tınının peşine düşecek mi bilmiyorum. Geçen gün klarnet festivalinden çok ilginç bir fotoğraf gönderdiler. 200 kişilik kortejde bütün çocuklar klarnet çalıyor, benimki klarneti ters çevirmiş içine bakıyor. Belki ilgisi yok, belki görünenin ötesindekini arayan bir sanatçı...
Severek ayrılalım dediğim günler oldu
Lisede babamın yanında çalışırdım. Onun gittiği eğlencelerde klarnet çalardım. O ortamlara bir türlü alışamadım. Belki de bu sevdadan vazgeçip, okuyup başka bir meslek sahibi olmalıyım diye düşünmeye başladım. Babam engelledi. “Bırakma, daha çok çalış” dedi. Meğer o yaşta o ortamlara bilerek sokmuş beni. Sayesinde konservatuara girmem ve akademisyen olmam gerektiğini anladım. Akademisyen olmak bambaşka bir sorumluluk, sanatçı yetiştirmek bir sanatı icra etmekten daha büyük bir haz. Erken kalkan yol alır derler. Bugün öğrencilerimin öğrencileri mezun oluyor. Ben de bayrağı onlara devretmenin gönül rahatlığıyla kendi müzik okulumu kurdum, konserlerime ve stüdyo çalışmalarıma ağırlık verdim.
Klarnetimi kimseye elletmem, çantasını kimseye taşıtmam
Çocukken kullandığım ilk klarneti tamir ettirdim, saklıyorum. Kendi paramla aldığım ilk klarnetimi de. O kadar zorlanmıştım ki ödemelerini yaparken. İlk albümü onunla yaptım, değeri paha biçilemez. Adımın verildiği model çıktığından beri de onu kullanıyorum. Klarnetimi benden başka kimsenin üflemesine izin vermem. Klarnet virtüözlerinin hepsi için geçerlidir bu; kimsenin nefesi nefeslerine değsin istemezler. Bu konudaki tek istisnam, Şükrü Tunar. Vefatından sonra kimseye vermedikleri klarnetini kıymetli eşi ısrar ettiği için üflemiştim. 97 yaşındaydı, çocuk gibi ağlamıştı. Onun adına düzenlenen gecede de ailesinin özel isteğiyle üfledim. Benim için çok değerli bir yadigardır.